9 Temmuz, 2006 gecesi.
Bir futbolcu, hatta bir futbolcudan çok bir mit, kendisine yapılan tahrik edici, alaycı saldırılar karşısında dayanamayarak sert ve ani bir tepki gösterdi, hem de milyonlarca izleyicinin önünde. Bu tepkinin kökleri medyada onun ötekiliğine isaret edilerek tartışıldı ve yasam öyküsü asil bir gruba adapte olmuş cirkin ördek yavrusu masalıyla yeniden inşa edildi.
Bir ana ait bir fotoğraf ve dünyanın bütün yayın organlarında…
Coğrafyaların ve ulusal kimliklerin bu denli belirleyici olduğu günümüzde, izleyici kitleye ilişkin her sosyal faaliyet (buna sanat ve spor da dahil) büyük ölçüde göz önünde olanı, prim yapanı tercih edecektir.
Zidane'nın en görkemli gecesinde hem de golünü de atmışken, rakibine hışımla attığı o kafayı, bir kötü öteki çocuğun kökenindeki damarı, kanı hatırlaması olarak değerlendirmeye zorlanan bizler…
Peki Onu, bu tavrını kötülercesine Cezayirli kimliğine vuran zihniyetten uzak sadece kendi varlığıyla kabul edebilir miyiz?
Ya da şatafatın, şiirin sanatın ve şarabın kökleri, Avrupa ülkesi Fransa'da değil… Tam da Cezayir'de hem de milli futbol takımında bir Zidane olduğunu hayal edelim… Gözlerden uzak, sessiz ve reklama dayanmadan, direnen bir Zidane!
Onun hikayesine bir anlık tanıklık edebilir miyiz?
Borga Kantürk, Eylül 2006
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder