Basın Bülteni: Borga Kantürk ve Ahmet Ögüt
20 Aralık 2005 – 28 Ocak 2006
Platform Garanti Güncel Sanat Merkezi, Borga Kantürk ve Ahmet Öğüt’ün Türkiye’deki ilk kapsamlı sergisini gerçekleştiriyor.
Borga Kantürk’ün işleri genellikle resim sanatı üzerine yoğunlaşır ancak bu üretim süreci sonucu ortaya çıkan işlerini ‘resim’ olarak adlandırabilmemiz zordur. Daha çok taklit etmeye, aynısını yapmaya / kopyalamaya yönelik olan işler kişinin dışında, kamusal alan tarafından bireye ‘dikte edilmiş’ olan, onu tanımlayan belgeler (diploma, öğrenci kartları, teşekkür belgesi, ÖSS giriş belgesi, kimlik kartı gibi) üzerine onların resim sanatı kullanılarak tekrar var edilmesi, bir bakıma bozularak üretilen karşı koyuştur. 2003 yılında Proje4L’de gerçekleşen “ Seni Öldüreceğim İçin Çok Üzgünüm!” isimli grup sergisinde gerçekleştirdiği “Borga Kantürk /Retrospektif” isimli düzenlemesinde yer alan, resmedilerek tekrar kurgulanmış, çerçevelenmiş bu işler diğer çalışmaları için de cıkış noktalarından birini oluşturan “yapaylık”, “kurmaca” üzerine bir deneydir.
Kurmaca, sanatçının kendine ait bir alan yaratma, “galerin yoksa kendi galerini inşaa et!” fikrinden yola çıkarak İzmir’li sanatçılarla birlikte gerçekleştirdiği “KUTU Taşınabilir Sanat Mekanı” projesinde sürdürülür. Duvarları mukavvadan oluşturulmuş prefabrik bir sanat mekanı olarak tasarlanan KUTU, mimari yapısının esnekliği sonucu, farklı mekan koşullarına göre farklı malzemelerle üretilme olanağına sahiptir. Ayrıca gerçek alana (galeriye) eklemlenerek bir “ara-alan” yarattığı kurmaca varlığıyla muzip, eleştirel bir bakışı göçebe kimliğiyle “parazitlendiği” her alana taşır.
Borga Kantürk’ün Platform’da sergilenecek işleri ise bir kaç katmandan oluşuyor:
Sanatçının dışarıya kapalı, mahrem, içe dönük bir alana işaret eden bu işleri oyun hamurundan heykeller, oyuncaklar, “biraz hüzünlü fani nesneler, dokunulduğunda bozulabilecek, formunu kaybedecek küçük, kırılgan biblolar” ile karper peyniri, okey taşı, bloknot kağıdı ve kurşun kalem gibi günlük, her an kullandığımız nesneler. Evde seyredilen filmlerden, bilgisayar oyunlarından kurgulanan mizansenlerin hayat bulduğu oyun hamurundan yapılmış minik sahneler (çim zemin üzerinde bir futbolcu maket-figürü, 1cm. boyunda bir figür tarafından izlenen Kylie Minoque klibininin görüntülerinin oluşturduğu ufak bir sahne). Kantürk’ün deyişiyle “Büyük prodüksiyon hayalinin, cep-içine girmiş küçük kurgusu”. Bunlar dışında, “ALLA TURCA” NEO-ROMANTIC başlığı altında topladığı, Caspar David Frederich ve William Turner gibi manzara resimleriyle tanınan romantik ressamların çalışmalarına öykünen ama küçük boyutlu resimler. Insanı maceraya kışkırtan manzaraları yapay ekranda bulma çabası; sular içinde batığı arayan Lara Croft, maviliğin içerisinde bir denizaltı, UFO tarafından tekinsiz bir alanda saldırıya uğrayan bir araba, gizemli bir dünyaya açılan bir geçit. Sıradan hayatlarımızda bunaldığımızda nefes alabileceğimiz, hayal kurabileceğimiz ufak cennetler, korunaklı maceraların yaşam alanları.. “hoşlandığın-güzel ve keyif duyacağın alanı yaratıp, oraya çekilmek ve orada direnmek”.
Ahmet Öğüt sergiye üç video işi, bir duvar resmi ve Osman Bingöl ile gerçekleştirdiği altı parçadan oluşan fotoğraf calışması ile katılıyor. Ahmet Öğüt’ün iki video işi, What a Lovely Day (Ne Hoş Bir Gün) ve Cut it Out ( Kes Şunu), neden sonuç ilişkileri içeren gerçek durumlara dair hayali senaryolar öneriyor.What a Lovely Day (Ne Hoş Bir Gün)’de polisin genç bir adamı durdurup araması canlandırılıyor. Videodaki karakterlerin temsil ettiği gizli polis Öğüt’ün hafızasında varsayılan bir suçu ve potansiyel şiddeti çağrıştırır. Sanatçı bu videoda daha önce anlatıldığını duyduğu olayları yeniden canlandırırken, aynı zamanda malum beyaz arabayı gördüğü anda aklında kurguladığı gelecek bir sahneyi bir performansa dönüştürüyor.
Cut it Out (Kes Şunu) adlı videoda ise, Öğüt için sıradan Amerikalı’yı temsil eden bir adam üzerinde Amerikan bayraklı bir pantalon giymiş olarak yerde otururur. Irak’a gönderilmiş bir askeri canlandıran bu adam savaşa, ilgili partilere, bütün durumun anlamsızlığına lanet eder. Defalarca hem Amerika’nın savaş için harcadığı çabaya hem de Irak’taki duruma atıfta bulunuyormuş gibi “bu kaybedilmiş bir dava, eve gitmek istiyorum” cümlesini tekrar eder. Sürekli, sanki uyuşturucu etkisi altındaymış gibi bir tavırla ifade edemediği bir gerçek ve ciddiyet yüzünden sinirleri harap olmuş gibi gülmeye başlar. Video süresince iki kere medyanın bize sunduğu terörist temsilleri tarzında giyinmiş iki adamın bulunduğu bir kare anlık olarak belirip kaybolur. İlk seferinde sanki onu koruyormuş gibi genç adamın arkasında dururlar, ikincisinde ise ölmüş gibidirler. Bu anlık kesintiler seyirciyi sarsarak genç adamın afallamış bir şekilde hor gördüklerinin ötesine, videonun işaret ettiği tekinsiz gerçeğe bakmaya iter.
Öğüt’ün son dönemde gerçekleştirdiği video işi Death Kit Train (Ölü Teçhizat Treni)de bu sergi kapsamında ilk kez Platform’da izlenecek.
Bu metin http://platformgaranti.blogspot.com adresinden alınmıştır.